İrtifak Kavramı & İdari İrtifaklar

I. GİRİŞ

Mülkiyet hakkı en kutsal insan haklarından birisidir. Bu hakka saygılı sosyal hukuk devletleri kendi anayasalarında bu hakka saygılı olduklarını beyan etmişlerdir. Ülkemizde de Anayasamızın 35. Maddesinde mülkiyet hakkı düzenlenmiştir. Ancak mülkiyet hakkı mutlak değildir. Anayasanın 35/2. Maddesinde bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunlar ile sınırlandırılabileceği belirlenmiştir. Yine AY 35/3, 44. Ve 46. Maddelerinde mülkiyet hakkının sınırlandırılabileceğine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Anayasanın çizmiş olduğu bu genel çerçevede ülkemizde çeşitli kanunlar ile mülkiyet hakkına çeşitli kısıtlamalar getirilmiştir. Bu kısıtlamalar da çoğunlukla imar mevzuatında görülmektedir.
İdareler kendilerinin yapmış olduğu planlar ile şehirlerdeki taşınmazlar üzerinde düzenleme ve sınırlama yetkisine sahiptir. Bu planlara imar planları denilmektedir. İdareler imar planları ile herhangi bir taşınmazın değerinin çok artmasına neden olabileceği gibi kimi zaman da değerini kaybetmesine sebep olabilmektedir. Böylece idareler verdikleri kararlar ile arsa ve arazi sahiplerinin mülkiyet haklarını olumlu veya olumsuz etkilemiş olmaktadır .
İdarenin mülkiyet hakkını sınırlaması yöntemlerinin çeşitlerini imar hukuku alanında çokça görmekteyiz. Kamulaştırma, geçici işgal, dolayısıyla kamulaştırma, dolayısıyla tahsis ve diğer vergileri bu çeşitliliğe örnek olarak gösterebiliriz. Ancak bu çalışmada idarenin mülkiyet hakkını sınırlayan yetkilerinden biri olan ‘İmar İrtifakları’ konusunu işleyeceğiz.

 

II. İRTİFAK KAVRAMI VE İDARİ İRTİFAKLAR

A. İrtifak Kavramı
İrtifak hakkı, özellikle bir taşınmaz üzerine yükletilmiş, başka bir kişiye o taşınmazı kullanma, yararlanma veya her ikisini birden yapma yetkisi veren bir haktır. Görüldüğü üzere bu hak taşınmazın üzerine yükletildiği için malikin iradesi bu hakkın kullanılmasında önemli değildir. Bu çerçevede irtifak haklarının iki yönü vardır. Olumlu yönü, irtifak hakkı sahibine malikin aracılığına gerek olmadan bu hakkı kullanma imkanı sağlar. Olumsuz yönü ise malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini kısıtlamakta veya yasaklamaktadır.

B. Medeni İrtifaklar ile İdari İrtifaklar Arasındaki Farklar

Medeni irtifaklar ile idari irtifaklar arasında bazı farklar bulunmaktadır. Medeni irtifaklar rızaya dayanmakta ve sözleşmeden doğmaktadır. İdari irtifaklar ise malikin iradesinin dışında, kanundan doğmaktadır. Medeni irtifaklar özel hukuku ilgilendirirken, idari irtifaklar kamu hukuku alanının konusudur. Medeni kanundan doğan irtifaklar aynı bir haktır. İdari irtifaklar ise idari tasarruf niteliğindedir. Medeni irtifaklarda ihtilaf vukuunda adli yargıda çözüm aranırken, idari irtifaklarda ise idari yargıda çözüme kavuşturulurlar.
Öte yandan medeni irtifaklar tapuya tescil edilirken, idari irtifaklar tapuya tescil olunmazlar.

C. İdari İrtifaklar

İdari irtifaklar, kamu veya kamu yararına özel mülkiyetteki taşınmaz mallar üzerine kanunla koyulan sınırlandırmalardır . Bu sınırlamalar ile malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerinin bir bölümünün veya tamamının yasaklanması söz konusudur. İdari irtifaklarda malikin mülkiyet hakkı kamu yararı lehine sınırlandırılmakta ve bu surette idarenin irtifak hakkı doğmaktadır.

 

D. İdari İrtifakların Kurulması

a. Kamulaştırma Yöntemi İle

Taşınmaz mal üzerinde irtifak hakkı tesisi yöntemlerinden biri kamulaştırma yöntemidir . AY md. 46’da ‘Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir’ şeklindeki düzenleme ile devlet ve kamu tüzel kişilerine bedelini peşin ödemek kaydıyla irtifaklar tesis etmeye yetkili kılınmıştır. Ancak doktrinde kamu veya kamu mallarının yararı lehine kurulan bu irtifaklar, ‘malike yükletilen ödev’ şeklinde nitelendirilmiş olduğundan gerçek anlamda irtifak olarak nitelendirilmemektedir. Bu nedenle Medeni Kanundaki kanundan doğan zorunlu sınırlandırmalara benzetilmekte ve irtifak deyiminin yanıltıcı olduğu ileri sürülmektedir .
Anayasa md. 46’ya paralel olarak 2492 Kamulaştırma Kanununun 4. Maddesinde kamulaştırma yoluyla irtifak kurulabileceği öngörülmüştür. Buna göre KK. ‘Taşınmaz malın mülkiyetinin kamulaştırılması yerine, amaç için yeterli olduğu takdirde taşınmaz malın belirli kesimi, yüksekliği, derinliği veya kaynak üzerinde kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulabilir’ şeklindeki düzenleme ile kamulaştırma yöntemi ile irtifak kurulmasının önü açılmıştır. Ancak yine burada da belirtmek gerekir ki, idare kamulaştırma yolu ile irtifak tesis ederken de bedelini peşin olarak hak sahibine ödemek zorundadır .

b. İmar İrtifakları Yöntemi İle

İmar İrtifakları bir beldenin genel yararı için taşınmaz mülkiyeti üzerine kurulan inşaat ve imar sınırlandırmalarıdır. İmar irtifakları imar kanununda düzenlenmiştir. Buna göre İK md. 14’te ‘Belediye veya valilikler, imar planlarının uygulanması sırasında, bir gayrimenkulün tamamını kamulaştırmadan o yerin muayyen saha, yükseklikte ve derinliğindeki kısmı üzerinde kamu yararı amacıyla irtifak hakkı tesis edebilir’ şeklinde düzenleme ile idareye bu yetkiyi tanımıştır. Buna göre imar planlarının uygulanması sağlamak için imar irtifakları tesis edilebilecektir. Burada irtifak tesisi yapılırken dikkat edilecek hususlardan bir tanesi onaylı imar planı mevcudiyetidir. İdare onaylanmış bir imar planı olmadan imar irtifakları tesis edemezler. Yine onaylı imar planının uygulanması için irtifakın tesisinin zorunlu olması gerekmektedir. Ayrıca onaylı imar planının bulunması ve uygulanmasının zorunlu olmasının yanı sıra irtifak tesis edilen kısmın dışında kalan kısmın kullanılması imkansız hale gelmemiş olması gerekmektedir.
İmar irtifakı ile onaylı bir imar planı uygulanırken bir taşınmazın sadece belirli bir kısmına, hava sahasına veya derinliğine, bir hat veya geçit yapılması ya da mecra geçirilmesi zorunluluğu giderilmiş olmaktadır. Ancak böyle bir zorunluluğun olmaması, irtifak tesis işlemini amaç yönünden sakatlar ve idari yargıda işlemin iptali söz konusu olur.
İK md.14/2’de ise ‘Belediyeler veya valilikler, mümkün olan yer ve hallerde mal sahibinin muvafakatiyle, bedelsiz irtifak hakkı verme karşılığında, bedelsiz irtifak hakkı tesis edebilir’ şeklindeki düzenleme ile bedelsiz irtifak tesisinin önü açılmıştır. Ancak bunun için belediye veya valiliğin elinde malik lehine irtifak kurulabilecek bir taşınmazın olması, bu taşınmaz üzerinde irtifak tesisi için yetkilerinin olması ve malikin her iki irtifakın kullanılmasına rıza göstermesi gerekmektedir .

E. İmar Planlarının Uygulanması Amacıyla İrtifak Tesisi

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi imar irtifaklarının tesisi idari bir tasarruftur. Bu nedenle imar irtifaklarının tesisi işlemlerini idari işlemlerin unsurları bakımından ele almak gereklidir. Zira irtifak tesis işlemi idari bir işlem olduğundan herhangi bir unsurun noksanlığında bu işlem sakat hale gelebilecektir. İrtifak tesisi işleminin hukuka uygun olması için gerekli olan unsurlar, genel idari işlemlerin unsurlarının aynısıdır.

a. Amaç
Hukuka uygun bir imar irtifakının tesisi işlemi için yukarıda da belirtildiği gibi en başta kamu yararının bulunması gereklidir. Zira idareye verilen bu yetkinin amacı diğer tüm yetkilerde olduğu gibi kamu yararını gerçekleştirmektir . Özünde kamu yararı olmayan bir irtifak tesisi hukuken geçersizdir. Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının kamu yararı olmaksızın kısıtlanması yasaktır.
Yine imar irtifakı tesis edebilmek için idare (belediye veya valilikler), onaylanmış bir imar planının uygulaması için zorunlu olması halinde bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını sınırlandırabilirler. Diğer bir ifade ile henüz onaylanmamış bir imar planının uygulamasından önce bir irtifak tesisi kurulması mümkün değildir.

b. Yetki
İK. md.14’te imar planlarının uygulanması amacıyla, bir taşınmazın tamamının kamulaştırmadan, belirli bir yüksekliğindeki ya da derinliğindeki bir kısmı üzerine irtifak kurmaya valiliklerin (il özel idareleri) ve belediyelerin yetkili olduğu belirlenmiştir. Buna göre imar irtifaklarının tesisinde belediye mücavir alan sınırları içerisinde belediyeler, bunun dışındaki taşınmazlar için ise valilikler yetkilendirilmiştir. Mücavir alan içerisinde bulunan bir taşınmaz hakkında valilikler, mücavir alan dışında kalan taşınmazlar için belediyeler irtifak tesisinde bulunmuş ise bu işlemler yetki unsuru bakımından hukuka aykırılık teşkil eder ve yetki tecavüzü oluşur.
Mücavir alan ayrımı yapıldıktan sonra ise bu idareler içerisinde hangi organların irtifak tesisine yetkili kılındığına bakmak gerekmektedir. Belediye Kanununa göre belediye mücavir alanı içerisinde bulunan bir taşınmaz hakkında irtifak tesisi işlemini gerçekleştirmeye yetkili organ Belediye Encümenidir. Ancak belediye ve mücavir alanı dışında kalan taşınmazlarda kanunen tam bir açıklık mevcut değildir. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunun il encümenlerinin görevlerini düzenleyen 26. Maddesinde açık bir hüküm yoktur. Doktrinde bu konuda 5302 İÖİK’nca imar planı yapma yetkisi il özel idaresine verildiğine göre, bu planların uygulanması amacıyla alınacak kararların da bu idarelerin organlarına ait olması gerektiği savunulmaktadır. İl özel idarelerinin yetkili olduğu sınırlar içerisinde il idare kurullarının değil, il encümenlerinin yetkili olması gerektiği savunulmaktadır .

c. Konu
İdari işlemlerde konu, o işlemin doğurduğu hukuku sonuçtur. Buna göre imar irtifaklarının konusu, malikin bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının sınırlandırılmasıdır. Diğer bir deyişle, özel mülkiyete tabi bir taşınmaz üzerine yüklenen bir külfettir. Zira imar irtifakının tesisinden sonra taşınmaz üzerinde kamu lehine olumlu, malik lehine olumsuz edimler yüklenmiştir. Bu külfet neticesinde taşınmaz malikinin kullanma ve yararlanma yetkileri kısıtlanmaktadır. Bir taşınmaz üzerinde malikin kullanma ve yararlanma yetkisini kısıtlanmayan bir idari tasarruf imar irtifakı sayılmayacaktır.

d. Sebep
Sebep, idareyi bir işlemi yapmaya sevk eden hukuki veya fiili etkenlerdir. Sebep ile amaç unsuru karıştırılmaya müsait kavramlar olduğu gibi aslında bir idari işlemin sebebi, amacına hizmet eden bir unsurdur. İmar irtifaklarında amacın kamu yararı olduğu açıktır. Sebep ise kamu yararını gerçekleştirmek için uygulanan imar planın fiilen hayata geçirmektir. Örneğin şehrin güzelleştirilmesi bir kamu yararıdır. Şehrin güzelleştirilmesi için belirli taşınmazlar üzerinde belirli yolların imar planı ile düzenlenmesi gerekir. Bu imar planı onaylandıktan sonra ise uygulanması gerekmektedir. İmar planının uygulanması safhasında bir taşınmaz üzerine yol veya park yapılması gerekli ise bu taşınmaz üzerine imar irtifakı tesis edilebilir. Bu nedenle imar irtifaklarının tesisindeki sebep onaylı imar planlarını uygulamaktır.

e. Şekil
İdari işlemlerde şekil, iradeyi kullanmak için kullanılan araca verilen addır. İdare hukukunda özel hukukta olduğu gibi şekil serbestisi bulunmamaktadır . Genel idari işlemler gibi imar irtifakı işlemi de yazılı olmak mecburiyetindedir. Yazılı olmayan bir imar irtifakı işlemi geçersizdir.
İdare irtifak beyanını ancak yazılı bir şekilde ortaya koymalıdır. Sözlü bir şekilde bir taşınmaz üzerinde irtifak tesis edilmesi hukuka aykırıdır. Ayrıca irtifak tesisi kararındaki tarih, imza, irade açıklaması, muhatabın adı, hangi taşınmaz üzerine irtifak tesis edildiği gibi hususlar açıkça belirtilmelidir.

f. Usul
Usul, idari işlemin yapılmasında izlenen yollar demektir. Belediye ve mücavir alan içerisindeki taşınmazlar üzerine kurulacak imar irtifaklarında yetkili organın belediye encümeninin olduğunu söylemiştir. Encümen üyeleri, belediye başkanının başkanlığında toplanır ve bu toplantılar haftada birden az olamaz. Belediye başkanı tarafından bir taşınmaz üzerine irtifak tesis edilmesi konusu encümene havale edilirse encümende görüşülür. Ancak belediye başkanının havale etmediği konular görüşülemez. Havale edilen irtifak konusunda encümen katılanların salt çoğunluğu ile karar verir. Eğer çoğunluğun sağlanmadığı bir encümen kararı ile irtifak tesis edilmişse bu işlem geçersizdir. Öte yandan encümenin almış olduğu bu karar ilgiliye tebliğ edilmelidir.

 

III. İDARİ İRTİFAKLAR NEDENİYLE İDARENİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU

İdari irtifakların kurulması sebebiyle özel mülkiyet maliklerine bir tazminat verilip verilmeyeceği hususu doktrinde hala tartışma konusudur. Bazı hukukçulara göre, idari irtifakların malikin kullanım hakkını tamamen ortadan kaldırmadığı için ‘mülkiyetin sosyal bağlayıcılığı’ gerekçesi ile idarenin tazminat sorumluluğu olmadığını savunulmaktadır.
Bazı hukukçulara göre ise genel nitelikli sınırlandırmalar için tazminat ödenmesi gerekmediği ancak bazı özel nitelikli sınırlandırmalar için yani malikin ağır ve olağandışı bir sınırlama ile karşılaşması durumunda idarenin tazminat ödemesi gerektiği savunulmaktadır.
Doktrinde idarenin tazminat sorumluluğu olmadığına dair en dikkat çeken görüş Giritli-Bilgen tarafından savunulan görüştür. Bu görüşe göre, AY’nın 35. Maddesinde, kamu yararı olması şartıyla ancak kanunla sınırlandırılabilmesi neticesinde irtifak tesislerinde idarenin bir karşılık vermesinin gerekmediği savunulmaktadır. Giritli-Bilgen’e göre, sonuç itibariyle bu sınırlamalar, kentin güzelliğini, ihtiyaçlarını, sağlık şartlarını kısacası üstün olan kamu yararının gerçekleştirmek için yapılmaktadır. Bu sınırlamalar ile aslında malikin sahip olduğu taşınmazın da değeri artacağı düşüncesi ile idareye bir karşılık bedel sorumluluğu yüklememişlerdir. Ancak AY’nın 46. Maddesinde idari irtifaklar karşılık ödemeyi gerektiren, taşınmazlara külfet yükleyen irtifaklardır.
Buna karşılık bazı hukukçular, idari irtifak kurulması nedeniyle, taşınmaz maliklerine tazminat verilmesini savunmaktadırlar. Kimi hukukçular bakımından ise irtifakın taşınmaz üzerindeki sınırlamasının genel veya özel bir sınırlama olmasına göre bir ayrım yapmakta ve eğer genel nitelikli bir sınırlama ise tazminat ödemesine gerek görülmemiştir.
İmar irtifakları, imar planları ve haritaları uyarınca, özel mülkiyetteki bazı taşınmazların yol, meydan, park, pazar yeri vb. niteliklere tahsisi gibi kamu malı niteliği kazanmasına yol açan işlemlerdir. Bu tahsis nedeniyle, taşınmaz maliklerine belirli bir süre taşınmazlarında yapı yapamamak veya sınırlı oranda yapı yapmak zorunluluğu yükler. Bu tür kısıtlamalar kanaatimizce dar ve teknik anlamda irtifaklardır. Örücü’ye göre kamunun yararına özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerine konulan irtifaklar öncelikle dar ve teknik anlamda veya genel anlamda olup olmadığına bakılmalıdır. Bazı tür irtifaklar kimi zaman yapı yapmamak, kimi zaman belirli yükseklikten fazla yapı yapmamak, yapıda belli bir şekli kabul etmek gibi olumsuz edimler yükleme şeklinde sonuç doğururlar. Örücü’ye göre malike bu tarz olumsuz edim yükleyen irtifaklarda idareye tazminat sorumluluğu doğmaması gerektiği savunulmuştur. Ancak dar ve teknik anlamda, özel ve sübjektif nitelikte sınırlandırmalar, malikin taşınmazdan yararlanma imkanını tamamen kaldırıyor veya zor hale getiriyorsa idarenin karşılık ödemesi gerektiğini savunmaktadır .
Ayrıca Onar ve Örücü’ye göre, irtifakın tesis edilmesinden sonra malik taşınmaz üzerinde kullanma ve yararlanma imkanını tamamen kaybediyor veya buna yakın bir durum ortaya çıkıyorsa malik taşınmazı tamamen idareye terk edebilir ve idareden kamulaştırma talep edebilir.

 

IV. BİR İDAREYE AİT TAŞINMAZ ÜZERİNDE İRTİFAK HAKKI KURULMASI

Kamulaştırma Kanunun 30. Maddesinde ‘bir idareye ait taşınmaz malın başka bir idareye devri’ başlıklı düzenlemesinde ‘Taşınmaz mala; kaynak veya irtifak hakkına ihtiyacı olan idare, 8 inci madde uyarınca bedeli tespit eder. Bu bedel esas alınarak ödeyeceği bedeli de belirterek mal sahibi idareye yazılı olarak başvurur. Mal sahibi idare devire muvafakat etmez veya altmış gün içinde cevap vermez ise anlaşmazlık, alıcı idarenin başvurusu üzerine Danıştay ilgili idari dairesince incelenerek iki ay içinde kesin karara bağlanır’ şeklinde düzenleme yaparak bir idarenin başka bir idareye ait taşınmaz üzerine irtifak tesisi yapabileceği hüküm altına alınmıştır.
Ancak Danıştay bir kararında özel bir kanunla tüm malları koruma altına alınmış bir kuruma ait taşınmaz üzerinde irtifak tesis edilmesinin ancak özel bir kanunla olabileceğine hükmetmiştir . Bu anılan kararda ‘2942 sayılı Yasanın 30 uncu, 3194 sayılı İmar Kanununun 14 üncü maddelerinde öngörülen idari ve kanuni irtifak hakları, mülkiyet hakkına genel olarak getirilen ve taşınmazın malikine yükletilen bir yükümlülük niteliğindedir. Özel bir kanunla kurulan ve bütün malları bu kanunla özel koruma altına alınan Atatürk Orman Çiftliğinin arazisi üzerinde, plan gereği de olsa gerçekleştirilmek istenen yol yapımıyla ilgili hizmetler ve işlemler, mülkiyet hakkına yönelik olduğundan irtifak hakkının sınırlarını aşmakta, doğrudan mülkiyet hakkıyla ilişkili hale gelmektedir. Zira, istem yazısında 49 yıllık irtifak hakkı tesisinden söz edilmekte ise de, imar planında öngörülen ana arterleri birbirine bağlayan bir yolun, süreli irtifak hakkına konu olması, diğer bir deyişle ilelebet kamunun kullanımına sunulacak yolun yapımının, süreli irtifak hakkı tesisiyle gerçekleştirilmesi düşünülemez.

Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 797 ncî maddesinde intifa hakkı için öngörülen süreler, yargı kararlarıyla kıyasen irtifak hakları için de uygulanmakta olduğundan, taşınmaz irtifakında yüklü taşınmazın irtifak yükü, mülkiyet hakkının özünü boşaltacak niteliğe dönüşemez’. Şeklinde irtifakların niteliği gereği mülkiyet hakkının özünü boşaltacak nitelikte olmasının kabul edilemez bulmuştur. Kanaatimizce bu karar irtifakların çerçevesini gayet net bir şekilde ortaya koymuştur.

V. SONUÇ

İdari irtifakların tamamının kamu ve kamu malları yararına tesis edilmesinden yola çıkarak idari irtifakların ve özellikle imar irtifaklarının idare hukukunda ne kadar önemli olduğu açıktır. Ancak idari irtifakların dar ve teknik anlamda veya geniş anlamda yorumlanması ciddi sıkıntılara neden olduğu da aşikardır. İdari irtifakların mülkiyet hakkı ile bu denli ilişkili olması da bu ayrımı zorlaştırmaktadır.
İdari mevzuatlarda idari (imar) irtifaklarının daha açık bir şekilde tanımlanması gerekliliği kamu yararı gözetilirken mülkiyet hakkının özünün kaybedilmesi arasındaki dengeyi bulmak açısından çok önemlidir. Zira imar irtifaklarının taşınmaza yüklediği yükler malikin taşınmazı kullanmasını büyük ölçüde zorlaştırmakta hatta yok etmektedir. Bu durumda dahi idarenin imar irtifakı tesis ettikten sonra taşınmazındaki mülkiyet hakkı tamamen veya çoğunlukla yok olan malike karşı tazminat sorumluluğu hakkında herhangi bir düzenlemenin olmaması da idari bir boşluk yaratmaktadır. Bu eksiklik ‘hukuk devleti’ ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Öte yandan imar irtifakları ile kamunun ihtiyacı olan taşınmaz kamuya büyük bir ekonomik yük olmadan karşılanmaktadır. Kamulaştırma ile taşınmazın mülkiyeti bedeli karşılığında idareye geçmekte iken irtifak tesisi ile daha cüz’i bir karşılık ile mülkiyeti devralmadan kamu hizmetlerinin yürütülmesi gerçekleştirilmektedir.

KAYNAKÇA

AKİPEK, ‘Devlet Orman Arazisi Üzerinde Üst Hakkı’, Osman Fazıl BERKİ’ye Armağan, Ankara, 1977.

KALABALIK, İmar Hukuku Dersleri, Seçkin Kitabevi, 8. Baskı

ARTUKMAÇ, Türk İmar Hukuku, Turhan Kitabevi, 5. Baskı

ÖZKAYA, İmar Kanunu Şerhi ve Mevzuatı, Seçkin Kitabevi

ÖRÜCÜ, Taşınmaz Mülkiyetine Bir Kamu Hukuku Yaklaşımı – Mülkiyet Hakkının Sınırlanması, İÜHF yayınları, İstanbul, 1976

GÖZLER, İdare Hukuku Dersleri, Ekin Kitabevi, 5. Baskı, 2007

AKDEMİR, Gecekondu Islah Projelerini Uygulamaları ve Hazine Taşınmaz Malları İle İlişkileri,
KIRATLI, ‘İdarenin Bayındırlık Hizmetleri’, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.27 Sayı 4, Ankara 1972.

ONAR, İdare Hukukunun Umumi Esasları, C.2, s.1352, Hak Yayınevi, 1960.

BİLGEN, İdare Hukuku Ders Notları: İdare Malları, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, s.135, İstanbul 1995.